Kayıtlar

Umut Etmek Üzerine

Gerçeği bilmeye ve görmeye rağmen girilen o anlamsız beklentidir kendileri. Belki bizim o küçük hayallerimiz belki ilmek ilmek ördüğümüz isteğe ulaşma konusunda kendimi kandırmanın bir yolu. Bazen kurulan bir cümle, gelen bir mesaj, yapılan bir mimik hareketi umut olabilir insana. Oynan piyango biletinin sana çıkmasını beklemek, sevdiğin kadının sana edeceği güzel bir kelamı duymak istemektir belki.  Hasta yatağında şifanın gelmesi, girilen sınavdan yüksek not almayı istemek falan. Ya tutarsa misalinin soyut hali. İnsanın kendine yaptığı, elinde olmadan kendine yaptığı zulümdür bu umut adı verilen şey. Belki o gerçekleşmeyeceği tamamen ortada olan hayale karşı duyulan belki gerçekleşir umudu, aslına bakarsanız kişiyi daha saçma ve içinden çıkılamaz duruma getirir.  Seni o kızın istememiş olması değil, seni o kızın seni belki evet der  umudu tüketti. Seni hastalığın değil, belki iyileşirim umudu öldürdü. Dükkanı da az zararla kapatmadın değil, belki yarın iş olurda kendimize geliriz umu

Özgürlük Üzerine

Özgürlük denilen kavram bizim onu ne olarak gördüğümüzdür aslında. Özgürlüğün istediğin hareketi istediğin yerde yapmak mıdır? İstediğin her şeyi alabilmek mi? İstediğin gibi giyinebilmek, istediğin şekilde konuşabilmek mi? Düşünce özgürlüğümü yoksa istediğin ideolojiyi savunabilmek ona sahip olabilmek mi, acaba inanç özgürlüğümü nedir bu özgürlük denilen şey.  Özgürlüğün kendisini anlamakta zor, elde etmesi zor ama kaybetmedi kolay olan bir ihtiyaç. Günümüzde gördüğümüz şey şu, isteyen istediğini istediği yerde giyebiliyor, istediğini konuşabiliyor. Yetmiyor ben buna buna düşmanım diyerek dağa çıkıp düşmanlık ediyor. Şimdi istediğine sövebilmek mi özgürlük istediğini alabilmek mi? Şöyle bir ülke hayal edin gözleriniz önünde, size harika hayat şartları sunuyorum. Ekonomik olarak harika bir özgürlüğünüz olacak, ev, araba, kıyafet en güzeli en kalitelisini giyebilecek, alabileceksin. Ama bir kaç şartı var bunları sizlere sunarken. Belirli yerlerde belirli kurallara uygun giyilecek, benim

Uyuyamamak Üzerine

Yine saçma sapan ne yazabilirim diye düşündüm ve bunu buluverdim. Kimi zaman geçirilen o rezalet günün üstüne perde çekmek için yapılan, kimi zaman yorgunluktan kaskatı kesilmiş vücut bütününü yumuşatmak için yapılan eylem. Tabi yapılabiliyorsa eğer ne mutlu. Kimi insan için zaman kaybı kimi insan için bir keyif.  Alarm çalacak korkusuyla yapılmıyorsa eğer harika bir durum tabiki. Zaman zaman kafanın içinde pervane gibi dönüp duran, insanı aynı anda binbir parçaya bölen ve zihni yorgunluktan bitap duruma düşürmenin önüne geçen bir olayda diyebiliriz.  Belki insanın kurduğu hayalleri yaşama fırsatının olduğu tek ortam belki görülen rüyaların ardından keşke bitmese denilen eylemdir kendisi. İnsanın en azından fiziksel olarak buna ihtiyacı olduğu kesin.   Peki ya uykusuzluk?  Neden uyuyamaz ki bir insan, neden dönüp durur sağına soluna. O yorgun olduğu, en üzgün, en sızılı günde neden uyuyamaz? Ne yapmak gerekir bazen uyumak için acaba. Uyumamak için çözüm çok ilen uyumak için neden bu

Bencillik Üzerine

Modernitenin artışı ile birlikte toplum yaşamında karşımıza çıkan en büyük sorun. Yardımlaşmanın azalması, herkesin kendini düşünmeye başlaması. Ama sorsak herkes iyilik meleği orası ayrı. Mutlak çıkarlar, menfaatler üzerine kurulu ilişkiler kurmak. Zaman zaman bunu ego tatmini üzerine kullanmaya çalışmak. Kimi zaman bir liranın hesabı yapılır bencillik uğruna. Kendi işi görülsün diye insanlarla arkadaş olmak felan. Özellikle okullarda çokça yaşanan durum. Okulun bitişinin ardından görüşmeyeceği kişilerle yıllarca samimiyet kurup sözde güzel bir arkadaşlık ilişkisi kurulması yalanı. Gerçekten yan komuşumuz bugün aç mı yattı biliyor muyuz? Hasta çocuğuna ilaç alabiliyor mu? İş yerinde iki dakika fazla oturabilmek adına diğer iş arkadaşına fazladan iş kitlemek, hiç düşündün mü belki iğrenç bir gün geçiriyor o arkadaş ama sen onun iğrenç geçen gününü daha beter ediyorsun lütfen bir düşün.  Sözde çok sevdiğin arkadaşının rahatsız olduğu şeylere ne kadar dikkat ediyorsun, hiç sordunmu acaba

Sevmek ve Sevilmemek Üzerine

Dünyanın en anlamsız duygusundan bahsedeceğim belki. 'Sevmek', 'sevdalanmak', 'aşk'.. Adına denen şey her ne ise. Bir insan bir insanı neden sever, nedir seni ona çeken bu kadar istmene sebep olan. Mantık çerçevesinde bakıldığında insan gayet tek başına hayatını sürdürebilecek bir varlık. Evet sosyal bir varlık fakat bir erkek erkek arkadaşlarıyla işte kadında kadın arkadaşları ile bu sosyal doyuma ulaşabileceği gayet tabi bir durum. Peki sevmek neden vardır? Bir insan neden her haz ile istenir. Üremek bu soru için çok basit ve kolaya kaçma cevaptır. Sorunun cevabı asla bu olamaz. Rasyonel bir şekilde açıklamak mümkün değil. Freuda göre ego idea falan filan anladığınızı varsayıyorum işte. Bu gene rasyonel bir cevap ki, kanımca sebep bu da değil. O zaman bunun cevabını ne olarak vereceğiz? Seven sevilmiyorsa bir de yandık, tarifi olmayan bir acı. Acıyı fiziksel olarak tanımlayabiliriz ama ruhsal olarak yaşanan bu acı nasıl tanımlanır? Bu kıyası nasıl yapacağız. İ

İntihar Üzerine

  Belki bir çoğumuzun aklından zaman zaman geçmiş olan konu. Hayatımızın akışının kendimize göre iğrençleştiği, pisleştiği, o ufak dert ve tasaların hepsinin birikerek, belki ruhsal belki fiziksel olarak bizlerin kaldırabileceğinden çok ama çok daha ağır hale geldiği  anlarda zihnin ve hatta vücudun kendisinin istediği o durum.   Burada bahsetmek istediğim intihardan kastım şu olmayacak; kız veya erkek arkadaşından ayrılan veya anne babasını herhangi birini kendi yokluğunu göstererek cezalandırıldığı bir intihardan bahsetmiyorum. Belki bir örnek göstermek gerekirse Mehmet Pişkin'in intiharı benim anlatmak istediğim bu çeşit için güzel bir örnek olacaktır.   Hepimiz zor zamanlar geçiririz, kimsenin hayatının sürekli olarak harika geçtiğine dair bir düşüncem yok zira bunun en harika örneğini çok zengin insanlara bakarak anlayabiliriz. İlk olarak şunu görmemiz gerekiyor bence para insan hayatındaki haz ve arzuları karşılayan bir madde olduğu için ve bu hazlar satın alınabildiği için b

Nasip Üzerine

    Fakat insan olan kişi, yemediği, tatmadığı halde o nimetleri görüp bazı kere dilini ısırır, susar; bazı kere de ağzını açar. Onları bütün canlılara vereni metheder, över. ( Mevlana)  Nasip üzerine konuşmak adına Divan-ı Kebirden bir beyit alarak başlamak çok güzel olacaktır. Kendine verilene şükür eder verilmeyene küfür eder. Peki sormak gerekmez mi insana; şükür sadece verilene mi edilmelidir diye? Verilmeyene de şükür etmek gerekmez midir acaba?  Dinsizi dünyayı yaratıcısı beller ondan ister, Müslümanı Allahtan ister. İkisinin de ortak bir yanı vardır ki verilince sevinir verilmeyince üzülür. Kimi nasibim buymuş der geçer kimi böyle nasibin diye devam eder. Peki nasip nasip midir? Kader dediğimiz şey nasip ile bir midir? Kader nasibimi getirir, nasip mi kaderi değiştirir? İlahi kader istenen nasibe müdahale eder mi eder, peki cüzi kaderin işlevi burada nerededir? İnsandır ki kendi nasibini başkası ile bir tutmak ister, peki cüzi irade karşılıklı olarak uyuşmayınca ilahi irade bur